Çocuk büyütmek maharet isteyen bir iş bence. Önce kendin olacaksın, hayatına sahip çıkacaksın, sonra çocuk büyüteceksin. Kural buymuş. Ben de bunu sonradan öğrenenlerdenim.
Kızım doğduktan sonra üç yıl çalışmadım, onunla ilgilendim. Parklara gittik, sahilde yürüdük, dans ettik, oyunlar oynadık, kitaplar okuduk. Çok zevkli bir dönemdi. Çok şükür, tek yaşayan çocuğumun çocukluğunun tadını çıkardım. Ben ona bir sürü şey öğrettim.
Ergenlik dönemi tam bir vukuat dönemi, ben ne kadar yumuşak geçeceğini düşünsem de çok sert geçti. Büyük olasılık beklentim yüzünden. Bu da hayatta hiçbir şeyden emin olmamayı öğretti, beklentiler insanı hayal kırıklığına uğratırmış. Benim kurallarım onun da kuralları olmak zorunda değil, aslında benim kurallarımı yıkmaya çalışırken, kendi özgürlüğünü kazanmaya çalışmıyor, aynı zamanda beni de törpülüyor.
Hayatta gerçekten ne olursa olsun ayaklarımızın üstünde durmak zorundayız. Eğer biraz yalpalarsak, ilk darbede kendimizi yerde buluyoruz. Güçlü olmak ve o enerjiyi yansıtmak insanın söylediğinden, duruşundan öyle bir yansıyor ki, çoğunlukla kendinizi fazla yormanıza bile gerek kalmıyor. Bu konuda da eğitildim.
Mükemmel anne yokmuş, kendimden biliyorum. Yıllar boyu kitapları deviren, kurslara giden, kişisel gelişim diye kendini yırtan ben evde fazla yemek yapmadığım için kızımın gözünde pek de iyi bir anne değilim. Eh ne yapalım, her şey tam olmak zorunda değil, benim de bu yönüm eksik kalıversin. Bir de arada ‘bu ev dağınık, toplanması gerekli’ diye bana neredeyse emir veriyor. Şu aralar en büyük çatışmamız bu. Kız çocuklarının anneleriyle her halükarda bir alıp veremedikleri var galiba, her ne kadar genel olarak iyi geçinseler de, herhalde annelerini beğenmeme geni taşıyoruz bir yerimizde. Hamileyken doktorumuzun dediği gibi ‘ cefası sana, sefası babasına’ durumu var bizde, ama yine de mutluyum ben, onun sayesinde geliştim, kırıldım, toparlandım, güçlendim.
Henüz ergenlik bitmedi, bakalım daha neler yaşayacağız?
Yazan: Banu Conker
Ergen anneleri kulübü